Yas ve Yas Süreci Kişinin yaşamı boyunca karşılaştığı uyum göstermekte güçlük çektiği, dengesini bozan, yıkıcı ve zorlayıcı yaşam olayları birer yaşam krizidir. Bu krizlerden biri de sevilen bir insanın ölümüdür. Ölüm insanın yaşadığı en somut kayıptır. Yas, insanın kayıpları karşısında gösterdiği biyopsikososyal, doğal, evrensel ve normal bir tepkidir. Kişinin ölüm karşısında gösterdiği tepkide önceki kayıpların da izleri görülür. Ancak her yas bir kriz değildir.
‘Yas ve yas tutma’ bazı bilim adamları tarafından şu şekillerde tanımlanmıştır:
“Kayıpla başlayan duygusal, bilişsel, davranışsal, bedensel ve sosyal alanlarda değişimlerle belirlenen, dikkatle izlenmesi ve ele alınması gereken karmaşık bir süreç, bir yaşantıdır” (Lindemann, 1944).
“Yas; ‘fonksiyonlar normale dönene kadar geçen bir süredir.’ Tıpkı bir yara iyileşmesinde olduğu gibi işlevler tamamen ya da tama yakın geri dönebildiği gibi, bozuk veya yetersiz iyileşme de görülebilir” (Engel, 1961).
“Yas tutmak; herhangi bir yitim ya da değişikliğe verilen psikolojik yanıt, iç dünyamız ile gerçeklik arasında bir uyum sağlayabilmek için yaptığımız uzlaşmalardır” (V, Volkan 1991).
Yas Belirtileri:
1-Bedensel yakınmalar; iç çekerek soluma, yorgunluk, bitkinlik, gastrointestinal belirtiler.
2-Ölenin hayali ile uğraş; kaybedilen kişi ile aşırı meşgul olma, diğer insanlardan duygusal uzaklaşma, akıl sağlığını yitireceğinden korkma, derealizasyon hissi.
3-Suçluluk duyguları; ölümün nedenleri ile ilgili veya ölen kişiye karşı suçluluk.
4-Düşmancıl tepkiler; öfke, huzursuzluk, düşmanca davranışlar.
5-Alışıla gelmiş davranım örüntülerinin yitirilmesi; kayıptan önceki gibi işlev görememek.
6- Taklit davranışlar veya özellikler; ölenin bazı özelliklerinin ya da ölüme sebep olan olay sırasındaki davranışlarının yastaki kişide görülmesini
Bu belirtiler bir yıl ya da daha uzun sürebilir.
Yasın Evreleri:
Yas, farklı bilim adamları tarafından değişik adlandırmalarla evrelere ayrılsa da kişinin tamamlaması ve kayıp öncesi denge durumuna dönmesi gereken, belli aşamaları olan bir süreçtir. Kişi ölümü kabullendikten sonra yaşamına devam etmek ister. Ancak ölenin duygusal varlığı zihni sürekli meşgul ettiğinden onunla yeni ve daha uygun bir ilişki düzenleme zorunluluğu yaşar. Bu bir uzlaşma dönemidir.
1-İnkar dönemi: Kaybın hemen arkasından yaşanan şok ve uyuşukluk dönemidir. İnkar, inanmama ve şok gözlemlenir. Bu uyuşukluk evresi birkaç dakika ile birkaç gün arası sürebilir.
2-Arama ve İsyan dönemi: Birey kaybının farkına varmaya başlamıştır. Kaybettiği kişi ve onun geri getirilmesi ile aşırı ilgilidir. Pazarlık halindedir. Suçluluk ve suçlama duyguları abartılı öfke ve isyan hali görülebilir. Aylarca sürebilen bir dönemdir.
3-Çökkünlük ve Onarma çabaları dönemi: Kişi kaybı ile yüzleşmiş, bu kayıpla nasıl başa çıkacağını, yaşamını nasıl sürdürebileceğini araştırmaya ve yıkıntılarını onarmaya çalıştığı bir dönemdir. İntihar düşünceleri ve riski diğer dönemlere göre daha fazla görülür.
4-Yeniden Bütünleştirme ve Yapılandırma dönemi: Yas sürecindeki birey artık kaybı ile yaşamaya, yaşamını yeniden organize etmeye başlamış ve bu yeni duruma uyum sağlamıştır. Yarım bıraktığı işleri tamamlamaya ve yeni uğraşlar bulmaya başlar. Yavaş gelişen ve zaman alan bu evrede birey bazen duygusal geri dönüşler yaşayabilir.
Yas Süreçleri
Tamamlanmamış yas aşamaları kişisel gelişimi etkileyebilir. Kayıptan sonra beklenen duygusal tepki süreci olan yasın yaşanılmaması, yok sayılması yasın kronikleşerek patolojik bir hal almasına ve depresyon, psikosomatik hastalıklar, patolojik yas gibi klinik tabloların oluşmasına yol açar (Volkan, 1985; akt: Worden, 1991).
Normal Yas
Normal (akut) yas belirtilerini bu alana yönelik çalışma yapmış birçok bilim adamı çok çeşitli ve geniş bir liste halinde eserlerinde vermiş olsalar da, bu belirtilerin genel olarak dört başlık altında toplandığı görülmektedir;
Duygular: Üzüntü, öfke, suçluluk ve kendini kınama, bunaltı, yorgunluk en sık görülen duygular olup; yalnızlık, çaresizlik, şok, hasret çekmek, özlem, kurtuluş hissi, rahatlama ve uyuşukluk, hissizlik yas sürecinde görülen duygusal tepkilerdir. Ancak normal yas tepkileri olan bu duygusal tepkiler aşırı yoğun ve uzun süreli yaşanıyorsa, patolojik (komplike) yas tepkisinin göstergesi olabilir.
Bedensel belirtiler: Midede boşluk hissi, göğüste sıkışma, boğazda sıkışma, gürültüye aşırı duyarlılık, depersonalizasyon duygusu, nefes darlığı ya da nefessiz kalma hissi, kaslarda güçsüzlük, enerji azlığı, ağız kuruluğu sık görülen bedensel belirtilerdir. Bu belirtiler çoğu zaman ölenin hastalığının belirtileriyle aynıdır. Kaybı yaşayan bireyde bilinç dışı olarak ve ölenle özdeşleşme süreci ile organik bir hastalık olmadığı halde ortaya çıkmaktadır.
Düşünceler: Ölüme inanamama, konfüzyon, şaşkınlık, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, preoküpasyon, hala yaşıyormuş hissi, görsel işitsel varsanılar, mistizm, depresif düşünce örüntüleri normal yas tepkilerindendir. Bu belirtiler genellikle kaybı izleyen ilk birkaç hafta içinde görülür.
Davranışlar: Uyku ve iştah bozuklukları, dalgınlık, sosyal içe çekilme, ölenle ilgili rüyalar, öleni hatırlatacak eşya ve ortamdan kaçınmak, öleni arama ve onu çağırma, iç çekme, aşırı hareketlilik, huzursuzluk, ağlama, öleni hatırlatan yer ve objelerle ilgilenme, ölene ait eşyaları saklama normal yas sürecinde görülen davranış değişiklikleridir. Bu davranışlar zaman içinde kendiliğinden ortadan kalkar. Yas sürecinde olan her bireyin bu yas belirtilerin hepsini göstermesi söz konusu değildir. Bireyler arası farklılıklardan dolayı bulguların yoğunluğu değişiklik göstermektedir. Normal yas genelde altı – yirmi dört ay kadar sürer ve zaman içinde yatışma eğilimi gösterir. Yas sürecinin ileri dönemlerinde bu yaşantılar devam ediyorsa bu durum patolojik (komplike) yasın belirtisi olabilir (Demi ve Miles, 1987).
Patolojik Yas
Patolojik yas kaybı yaşayan bireyin yas sürecini tamamlaması gereken zamanda sonlandıramayarak, normal yas evrelerinin birinde takılıp kalması sonucu verdiği patolojik tepkilerdir. Patolojik yas; “Kişiyi aşırı derecede meşgul edecek şekilde yasın yoğunlaşması, maladaptif davranışlara neden olması, ya da yas tutmanın artık ilerlemeden bir noktada kalıp sürekli yas tutma halini almasıdır. Uyuma yönelik ilerlemelerin yerine, stereotipik tekrarlamalar ve iyileşmenin duraklaması almıştır (Horowitz, 1980). Patolojik yas kavramı, farklı bulgu ve biçimlerde görülmesi nedeniyle, farklı araştırmacılar tarafından; anormal yas, komplike yas, çözümlenmemiş yas, kronik yas, gecikmiş yas gibi değişik şekillerde adlandırılır.
Patolojik yasın belirtileri: 1-Yitim duygusu olmaksızın aşırı hareketlilik; zevk alma, kendini iyi hissetme. 2-Ölen kişinin son hastalığına ait belirtilerin görülmesi. 3-Psikosomatik belirtiler; ülseratif kolit, romatoid artrit, astım gibi. 4-Sosyal uyum bozuklukları; Arkadaş ve akrabalarla ilişkilerde değişikliklerin ortaya çıkması. 5-Düşmancıl tutumlar; belirli kişilere karşı düşmanlık hissi. 6-Duygusal küntlük; düşmancıl duygularla baş etmek için yoğun çaba. 7-Kendi başına karar verememe ve etkinlik başlatamama; kişi isteklidir ancak kendi başına etkinlik başlatmakta ya da karar almakta zorlanır. 8-İş ve sosyal yaşamda başarısız ve zarar verici kararlar alma ve etkinliklere girişme. 9-Ajite depresyon belirtileri; gerginlik, ajitasyon, uykusuzluk, değersizlik duygusu, kendini suçlama ve cezalandırma isteği.
Patolojik Yas Tepkileri:
Kronik Yas: Çok uzun bir süre ve yeterli bir sonuca ulaşamadan yas tutmanın sürdüğü bir haldir.
Gecikmiş Yas: İnhibe edilmiş, bastırılmış ya da ertelenmiş yas olarak da tanımlanır. Kişi kaybından sonra bir duygusal tepki vermiştir, ancak bu tepki kayıp için yeterli düzeyde olmamıştır. İleriki yıllarda yaşanan başka bir kayıp durumunda kişi yas tepkisi gösterir. Fakat belirtinin şiddeti gerekenden fazladır.
Abartılı Yas: Normal yas tepkisinin daha yoğun ve abartılı bir şekilde yaşanmasıdır. Kişi belirti ve davranışlarının yaşadıkları kayıpla ilgili olduğunun farkında olabilir.
Maskelenmiş Yas: Hastalar yakınmalarının kayıpla bağlantılı olabileceğinin farkında değillerdir. Kayıp sırasında ya yas yaşanmamıştır, ya da yasın ifade edilmesi bastırılmıştır. Maskelenmiş yas tepkileri, fiziksel ve ruhsal bir belirti şeklinde veya maladaptif davranışlar şeklinde görülür.
Yası Belirleyen Etmenler:
-Ölenin kimliği; yası yaşanan kişinin kim olduğu kişinin yas tepkisinin nasıl olacağını belirler. Doğal sebeplerden ölen bir büyükanne ile trafik kazası sonucu kaybedilen bir çocuğun ya da eşin kaybına verilen yas tepkileri farklı olacaktır.
-İlişkinin niteliği; Ölen kişi ile ambivalan ya da bağımlı bir ilişki varsa, bu ilişkide narsistik kazanımlar söz konusu ise ve ölen kişi benlik değerinin korunması için gerekliyse yas tutma süreci sonlandırılamayabilir.
-Ölüm şekli; Ölümün nasıl olduğu da yas sürecini ve yasın biçimini belirleyen etmenlerdendir. Doğal ölüm, kaza, öldürülme ve intihar sonucu ölüme verilen yas tepkileri farklılık gösterir. Ölümün yakında veya uzakta oluşu, ani veya beklenen bir ölüm oluşu da yasta etmendir
-Toplumsal etmenler; Yas bir sosyal süreçtir ve sosyal çevrenin vereceği destek yasla mücadele etmeyi kolaylaştırır. Ancak toplum içinde kayıp konuşulamıyorsa -ki bu durum daha çok intihara bağlı durumlarda söz konusudur -, sosyal destek görülmüyorsa, kişinin çevresi hiç yaşanmamış gibi kaybı yok sayıyorsa, sosyal destek sistemi yetersiz kalıyor veya yok ise patolojik yas görülür.
-Öyküye bağlı etmenler; Daha önce bir depresyon geçirmiş yada geçmişteki kayıplara patolojik yas tepkisi göstermiş kişilerin patolojik yas gösterme ihtimalleri yüksektir.
-Kişilik özellikleri; Eğer birey yoğun duygusal sıkıntılarla baş etmekte zorlanıyorsa yas sürecini başarıyla tamamlayamaz ve patolojik yas tepkileri geliştirir.
Durumsal, kayba ait etmenler; Kaybın gerçekleştiği kesin değil ise (savaş ortamı gibi) yada çoklu kayıplar söz konusu ise (afetler, kazalar yada yangın sonucu) yas tutma patolojik bir seyir gösterebilir.
Zamansız Ölümler
Yas sürecini belirleyen etmenlerden biri de ölümün zamanlı ya da zamansız gerçekleşmesidir. Zamanlı ölüm “beklenen ile gerçekleşenin” eş zamanlı olduğu durumlardır. Kişi beklenen yaşam süreci içinde yaşamda seyrini sürdürebilmişse veya ölümcül bir hastalıkta olduğu gibi hastalığın elverdiği süreyi yaşayabilmişse bu ölümler zamanlı ölümlerdir. Zamansız ölümler yaşamı sürdürme beklentilerine bir darbedir. Örneğin bir bebeğin ölümü, trafik kazasında yakınlarını kaybetme, öldürülme gibi travmatik ölümler yada intiharla ailenin bir ferdini yitirme gibi. Zamansız ölümlerde bireyin aile üyeleri veya yakınları ile etkileşimine ve toplumdan aldığı tepkilere göre yasın süreci normal yastan, patolojik yasa doğru seyredebilir.
İntihar ve Yas Dünyada yılda ortalama bir milyon kişi intihar ederek yaşamına son vermektedir. Ölümle sonuçlanan her intihardan en az altı kişi etkilenmektedir. Richard McGee’ye göre “..intihar bir ailenin başarılı biçimde en zor çözümleyebileceği yas krizidir” (Cain, 1972, Worden, 1991). Yakınları intihar edenlerin yaşadıkları duygular içinde en güçlüsü utançtır. Yaşanan her türlü kayıptan sonra hissedilmesi normal olan suçluluk duygusu, intihar sonucu ölümlerde daha da şiddetlenebilir. Suçluluk duygusu bazen karşısındakini suçlama şeklinde de kendini gösterebilir. Ortaya çıkan duygulardan biri de yoğun öfkedir. Yaşadığı öfke dolayısıyla kendini suçlama ve düşük kendilik değeri görülür. Görülebilen bir başka özellik çarpıtılmış düşüncelerdir. Aile bireylerinden bazıları intiharı kabullenemeyip ölümün bir kaza sonucu olduğuna inanmak isteyebilirler. Bu durum aile içindeki etkileşimi olumsuz etkileyebileceği gibi yasın seyrinin patolojik bir hal almasına da neden olabilir. Ani Ölümler ve YasKaza, kalp krizi sonucu olan ölümler ve öldürülmeler gibi gerçekleşen ani ölümler öncesinde herhangi bir uyarı yoktur. Beklenmedik zamanda gerçekleşen bu ölümlerin yasını tutmak, ölümün yakın olduğuyla ilgili bir uyarı ya da belirtinin olduğu durumlara göre daha zordur (Worden, 1991; Parkes, 1995). Ani ölümlerden sonra kişi kendisini şaşkınlık ve uyuşukluk içinde hissedebilir. Kaybı yaşayan birey keşkeleri ile birlikte suçluluk duygusu yaşar. bireyin göstereceği duygusal tepkilerden biride çaresizlikle birlikte yaşanan öfkedir. Ani ölümün yarattığı sıkıntı sonucu kişide heyecan ve ajitasyon da görülebilir. Kişi bu durumda “savaş yada kaç” tepkisi arasında ajite depresyon yaşayabilir. Eş Kaybı ve YasEşlerden birinin kaybı, geride kalan için üstesinden gelinmesi zor bir yaşantıya yol açabilir. Kaybedilen bir eş geride kalan dul için sadece fiziksel ve duygusal bir takım ihtiyaçlarını karşılayan kişi olmanın dışında üstlendiği roller ve ilişkide verilen anlamla bir çok şey ifade ediyor olabilir. Genellikle geride kalan kişi, kayıp üzerinden belli bir zaman (genellikle 3 ay ) geçene kadar ölenin oynadığı rollerin ayırtına varamaz. Eşini kaybeden kişilerde çoğu zaman kayıptan sonra yalnızlık ve izolasyon eğilimi görülür. Bu süreçte diğer aile üyelerinin ve yakınların desteği önemlidir. Çocuk Kaybı ve YasHayatında pek çok olay yaşamış, bir meslek sahibi olmuş, evlenmiş, çocuk yetiştirmiş, yaşamın insanlara sunduğu tüm nimetlerden yararlanmış bir kişinin ölümünü kabul etmek, bu yaşantıların hiç birini veya çok azını yaşamış bir çocuğun ölümünü kabul etmek kadar zor değildir. Bu nedenle ailelerin çocukların kaybına uyum yapmaları çok zordur (Eisenberg ve Patterson, 1979, Soykan, 2000). Çocuk kaybını kabullenme sadece aileler için değil toplum içinde zor olan bir yaşantıdır. Bu yüzden hangi toplum olursa olsun annesini kaybeden “yetim”, babasını kaybeden “öksüz” ve eşini kaybeden “dul” kavramları ile tanımlanırken çocuk kaybı özel bir kavramla tanımlanamamıştır. Bu dönemde aileler ilgi ve desteğe, çocukları ile ilgili konuşmaya ihtiyaç duyarlar. Anne babaların duygularını birbirleri ile paylaşmaya teşvik etmelidir. Yeterli sosyal destek alınamayan yas sürecinin seyri patolojik olabilir.
|
13339 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |